Wednesday, March 21, 2012

16. gün

Son birkaç güne ait güzel gözlemler:
- Geçenlerde parmağımı kesmiştim. Çizikler, kesikler, morarmalar bende çok geç iyileşir ve ne kadar yüzysel de olsa genelde iz bırakır. Bu kesik biraz derince olmasına rağmen 2. günde tamamen kapanmıştı! Gözlemlenebilir, havaya mikroba açık bir yara eskisine göre bu kadar kolay kendini tamir ettiyse içerideki değişim, onarım ve yeniden yapılanma sürecini tahmin bile edemiyorum.
- Artık her sabah uyuduğumdan 7 saat sonra mutlaka alarmsız uyanıyorum. Fakat uyanmak yataktan kalkmayı da beraberinde getirmiyormuş, o konuda biraz daha çalışmam gerek.
- Dilimin üstündeki o kalın, beyaz tabaka nerdeyse tamamen gitti. Dişlerim de eskisi kadar yapış yapış değil. Bu da ağır toksinlerin atıldığının bir göstergesi.
- Sol dizimde kendimi bildim bileli kronik bir ağrı vardı, bir Vipassana kursu sırasında tamamen geçmişti. Ama o ağrı son birkaç aydır geri dönebileceğinin acı sinyallerini vermeye başlamıştı. Bugün bir asana gösterirken farkettim ki dizim Vipassana sonrası kadar rahatlamış. 
- Yarın Mersin'e gidiyorum, sadece bir geceliğine. Arınma dönemlerinde evimden ve juicer'ımdan çok uzaklaşmayı tercih etmiyorum ama bu ertelenemez bir seyahat. Gerçi daha önce bir kere de Mayıs ayında, hava çoktan 40-45lere ulaşmışken bir haftasonu Umman'da Wahiba çölünü aramaya gitmiştim. Adı üstünde çöl, en yakın kasaba merkezini geçtikten sonra taze meyva suyu bulmaya çalışmak akla zarar bir çaba. O sıcakta ve güneşte sırtımda fotoğraf makinası, kumlara tırmana ine günde iki bardak portakal suyu ve bir hindistan cevizi suyuyla yaşamıştım.Gece de elektiksiz bir çöl kampında kalmıştım. O günlerden bir fotoğraf:
bir de tatlı tatlı kum fırtınası vardı, herşey o yüzden uçuşuyor
O haftasonu dehidrasyon, baş dönmesi ve halsizlik benim için yeni bir anlam kazanmıştı... Umman'da bir çölde 2 gün yaşadıysam Mersin'de sıkıntı çekeceğimi düşünmek şımarıklık. Ama Istanbul'a taşınırken annemlerin juicer'ına elkoyduğum için orada sebze suyu sıkabileceğim bişey yoktu. Benimkini yanımda mı götürsem, orada birilerinden bir geceliğine ödünç mü alsam diye düşünüyordum. Anneme sordum ve aslında yeni bir juicer almak istediklerini söylediler. Annem hem 10 gün kadar önce geldiğinde beni görmüştü ve arınmanın yararları konusunda saatlerce konuşmuştum hem de zaten her gün bloğumu okuyup olanları takip ediyormuş. Babamla birlikte sağlıklı ve yeşil beslenme fikrine o kadar sıkca bakmaya başlamışlar ki hem yeni bir juicer alıp her gün taze sıkılmış bir bardak yeşil sebze suyu içeceklermiş hem de glutenli ve beyaz şekerli yiyecekleri bırakacaklarmış! Hatta annem, teyzem ve babam glutenli ürünleri bırakalı nerdeyse 10 gün oldu. Bundan büyük mutluluk olabilir mi?

Konuşarak, süslü sözlerle, fotoğraflarla, bilimsel raporlarla bir başkasını değiştirmenin mümkün olmadığına inanıyorum.Gerçek değişim için sadece örnek olabilirsiniz. İnsanlar sizin birşey yaptığınızı ve onun sizde olumlu etkileri olduğunu görürlerse ancak o zaman ve sadece belki bu konudaki davranışlarını değiştirebilirler. O da belki... Çünkü çoğumuz alışkanlıklarımıza ve davranış kalıplarımıza o kadar bağlıyız ki. "Atın ölümü arpadan olsun" diyerek akciğerleri iltihaplıyken hala sigara içenler, bağırsak kanseriyken mangalda sucuk yemeye devam edenler. Ölüm riski bile bazen insanları değiştiremezken raporlar araştırmalar falan çok bişey ifade etmiyor. Yıllar önce yurtdışından gelen bir doktor televizyona çıkıp "Günde bir avuç fındık yiyin" demişti. O hafta Mısır Çarşısı'nda fındık kalmamıştı. Şimdi o Mısır Çarşısı'nı talan edenlerden hala kaç kişi her gün bir avuç fındık yiyor acaba?

Mesela "yoga sigara bıraktırır" diyen ama fosur fosur sigara içen bir yoga hocası olsam, benim ve yoganın güvenilirliği ne kadar olabilir ki? Oyüzden kişi ancak kendi davranışlarıyla bir başkasına örnek olup, sadece bir değişme isteği yaratabilir diye düşünüyorum - gerisi beyhude bir çaba. Kimse kimseyi değiştiremez. Ben hayatımda bir kere bile aileme "et yemeyin, unu bırakın, bunu yerseniz kanser olursunuz" demedim. Ama demek benim yaptığım bişeyler bende olumlu sonuçlar yaratıyor ve çevremdekiler de bunu açıkça görüyorlar ki onlar da bu seçenekleri en azından deniyorlar. Dubai'de glutenli ürünleri bırakan arkadaşlarım olmuştu. Burada da 2 ay kadar önce bir arkadaşım süt ve tüm ürünlerini tamamen kesti ve müthiş mutlu, bir başkası bir haftadır çiğ beslenme denemesinde. Bu blog başladığından beri mailler alıyorum "ben de yapmak istiyorum, nasıl başlasam" diye... Hepsi beni çok mutlu ediyor. Ama kendi ailemin daha sağlıklı olmak adına böyle büyük adımlar atması apayrı bir mutluluk. Yazarak anlatmam sanırım mümkün değil.

yeşil elma, ıspanak, ısırgan, lime ve zencefil
Bu sevindirici gelişmelerin yanında 16. gün çok koşturmacalı geçti. Bi tarafta gitmeden önce son dersler seanslar, alınıp paketlenip Mersin'e götürülmesi gerekenler ve arada iyice tembelleştiği için bir bardak bişey sıkmaya üşenip tüm gün sadece su ve tarçın çayı içen ben. Sonunda öğleden sonra 5 gibi oradan oraya yetişmeye çalışırken metroda bir kalp çarpıntısı ve baş dönmesiyle ya koşturmamam ya da ciddi ciddi besin almam gerektiğini hatırlayıp eve gelip güzel bir yeşil elma, ıspanak, ısırgan, lime ve zencefil suyu sıktım. Az önce de olgunlaşsın diye aldığım ananasın ben yokken çürüyeceğini farkedip onun da tamamını bir tutam ıspanak, evde kalmış 4 çilek ve zencefille sıktım. İkisi de hem şekerli hem de ıspanaklı olduğu için çok süperdi.

Bulmuşken birkaç Wahiba çölü fotoğrafı daha ekliyeyim:


No comments:

Post a Comment