Wednesday, March 21, 2012

14-15. günler

greyfurt, zencefil, nane suyu
Enerji topu halim 14. gün boyunca devam etti. Sanırım bunda güneşin çok ciddi etkisi var. Yıllardır hiç bu kadar uzun süre güneşten ve kavuran sıcaklardan mahrum kalmamıştım, tekrar güneşe kavuşunca pillerim şarj oldu. Sabah uyanıp birkaç bardak su içip yine kendimi sokağa attım. Tophane'nin oradan bi yerden sahile inip Kabataş'a kadar deniz kenarında yürüdüm. Eve dönünce yarım demet ısırgan otu, bir bağ ıspanak, yarım sivri biber, yarım lime, 4 sap kereviz, 8 salatalık ve 1 yeşil elma sıktım. Sulara acı biber katmayı tesadüfen keşfettim, salata suyu yaptığımda içine attığım biber acı çıktı. İlk tadınca biraz garip geldi ama sonra çok hoşuma gitti. Hem tad değişip çeşitleniyor hem de biraz daha ısıtıcı oluyor. Şişemi kapıp önce bir arkadaş ziyaretine, oradan da yogaya gittim. 1.5 saat Vinyasa çok iyi geldi. Salı gerçekten garip bir enerjim vardı, sanki hiç bitmeyecek bir yakıt kaynağına ulaşmış gibiydim.

Akşam da canım istememesine rağmen bir pancar, yarım baş kereviz, 6 havuç, yarım limon sıkıp içtim. Pek bi kötü oldu, ya bir pancar fazla geldi ya da canım istemediği için o an ne içsem zaten sevmeyecektim.

Sabahtan Kabataş'ta yürürken sahildeki çay bahçelerinde oturan insanlar dikkatimi çekti. Bir an ben de oturup denizi seyrederek güneşlenmek istedim. Ama ne tost, ne oralet ne de çay istemeyeğim için aslında çay bahçesinde oturmak çok da anlamlı olmayacaktı. İstesem iskelenin orada bir yerde oturup da güneşlenebilirdim ama zaten hızımı almış yürüyordum, devam ettim. Sonra tüm gün düşündüm, aslında ortalama bir günde, aktivitelerimin çoğuda öyle ya da böyle bir yemek ya da içecek öğesi var. Haftada bir Kadıköy'e zeytin (yemek) almaya gidiyorum, gitmişken de mutlaka Çiya'da falafel ve salata (yemek) yiyorum. Arkadaşlarımla ya Rumelihisarı'nda çay (içecek) için buluşuyorum ya da bi yerlerde kahvaltıya (yemek) gidiyorum. Mersin'e gittiğimde sabah mutlaka sahilde kahvaltı yapıyorum, öğlen Apo'dan ezme salata yiyorum ve akşam de evde humus oluyor (Çukurova zaten hep yemek!).

Bugün Nişantaşı'ndan eve yürüyerek dönüyordum ve yol boyu oruçta olmasam nerede oturup ne yemiş olurdum diye düşündüm. Çok fazla seçenek çıktı, ve eminim çok aç olmadığım halde mutlaka birinde oturup bişey yemiş olurdum. Yemek gün içindeki birçok faliyetim için ya amaç ya da araç. Son yıllarda hiçbir arkadaşımla yemeksiz ya da içeceksiz bir ortamda buluşmadığımı farkettim. Böyle eşleşmeler sayesinde yemek bir süre sonra gerçek amacı olan beslenmekten çıkıp başlı başına bir olay haline geliyor. Arkadaşlarla buluşmak değil de nerede buluşmak seçimi daha önemli oluyor. Yemekte oturup sohbet etmektense saatler menüden bişeylere karar vermek, sonra da garsonlara "peynirli otlu omlet istiyorum ama içinde peynir olmasın onun yerine mantar koyun" yönergeleri vermekle geçiyor... Ve tüm bunlar bir anda günlük hayat akışından soyutlanınca ortaya hem çok fazla zaman, hem de çok fazla enerji çıkıyor. O enerjiyi de içgörü olarak kendine çevirebilmek, kör noktaları, hiç sorgulanmamış alışkanlıkları ve hatta bağımlılıkları farkedebilmek bence bu tür oruçların en faydalı yanlarından biri.

15. gün üşengeçlikten dolayı çok fazla şekerli meyva suyuyla geçti. Sabahki greyfurt, nane ve taze zencefil suyu çok iyiydi. Öğlen yine dışarı çıkmam gerekiyordu. Yanıma bir litre kadar salatalık, ısırgan otu, ıspanak, lime ve yeşil elma suyu sıkıp aldım. Ama bişey tadını çok acımsı yapmıştı, tamamını içemedim. Öğleden sonra üstelik de güneşin altında yürüyerek eve dönerken yine müthiş bir üşüme geldi. Eve kendimi zor attım, kaloriferi açıp yorganın altına girip bir saat uyudum. Rahatsız bir uykuydu. 1.5 günlük enerji patlaması halinden sonra yine böyle bir detoks atağının gelmesi normal aslında. Akşam dersim var diye sürünerek yataktan çıktım, aşağıdaki dönerciden bir bardak portakal suyu alıp içtim.

Evde karışık yeşil yapraklı sebzelerin suyunu sıktığım zamanlarla böyle tembelleşip de dışarıdan meyva suyu içtiğim zamanlar arasında çok ciddi fark oluyor. İçinde ıspanak,  ısırgan, karalahana, pazı, maydonoz vb herhangi bir yeşillik olan suları içtiğimde sanki taa derinlerde her bir hücremin beslendiğini hissediyorum. Çok sakin, dengeli bir enerjim oluyor.




No comments:

Post a Comment