Friday, August 10, 2012

Çiğ çiğ yerim, ama kaç paraya?

manavdan daha zengin çeşit sunabilen bi lokanta var mı?

Çiğ beslenme aslında dünyada hem en pratik, en hızlı hem de en ucuz olabilecek beslenme modellerinden biri. Manavdan 1 kilo kayısıyı 4 liraya alıp anında yıkayıp yiyerek doyabiliyorum. Üstüne üstlük de hangi restorana gittim, masamın yeri iyi miydi, menüden ne seçtim, servis hızlı mıydı dertlerinin hiçbiri olmadan, ucuz, doğal nefis ve sağlıklı bir yemek. Canım biraz daha çeşitli ve renkli bişeyler mi istedi? En yakın esnaf lokantasına girip bir çoban salata bir de mevsim salata aldım mı da en az 6 çeşit sebze yemiş ve doymuş oluyorum. 2 porsiyon salata Beyoğlu’ndaki birçok lokantada 3-6 lira. Ya da evden çıkarken yanıma bir avuç fındık biraz da kuru dut aldığımda uzun saatler nerede ne yiyeceğim derdi olmadan dışarıda olabiliyorum. Ani açlık krizlerini atlatabilecek kadar nevale yanımda olduğunda da acele ve sonrasında  pişman olacağım kararlar vermemiş  oluyorum (Patlıcan kızartmaya saldırmak bende hep bi pişmanlık duygusu yaratır).

Çiğ vegan beslendiğimde aslında konvansiyonel beslenmeye göre çok daha fazla hacimde yiyecek tüketiyorum. Ama ilginçtir ki genelde daha az para veriyorum ve kat kat daha fazla gerçek besin alıyorum. Çiğ beslenmenin sadece havuç kemirmek ya da sonsuza dek marul yaprağı çiğnemek olduğu gibi bi yanlış inanış var. Çiğ beslenmede seçenekler çok fazla ve gittikçe de artıyor.
çiğ vegan çikoloatalı puding ( http://gliving.com)
Öğünlerinizi çiğ ve vegan yemekler sunan restoranlarda yemek isterseniz (mesela Akatlar’daki Saf) çok lezzetli ama biraz pahalı şeyler yiyebilirsiniz. Hiç ateş görmemiş nefis pizzalar, yumurtasız ve sütsüz çikolata bombası tatlılar aynı zamanda “aah nerde o çikoloatalı kek yiyebildiğim günler” nostaljinizi tatmin ediyor.
Organik pazarlardan kendi sebze ve meyvalarınızı alıp her öğününüzü evde hazırlayabilirsiniz. İdeal senaryo bence bu, böylece hem malzemelerin sağlığından ve kalitesinden hem de sevgiyle hazırlandığından emin olabilirsiniz.
Ben daha tembelim, üstelik de parasız bir dönemimdeyim. (Parasız herkes için farklı algılanabilecek bir kavram. Benim sözettiğim asgari ücret kadar bir parayla tüm ayın beslenme ve ulaşımını karşılayabilmek.)  “Çiğ beslenme pahalı” diyenlere örnek olsun diye bu aralar ortalama bir günümün yemek maliyetini detaylandıracağım.

Sabah: Green smoothie. İçinde 200 gr kadar ıspanak (50 kuruş), biraz nane (40 kuruş), 3 yaprak marul ya d kuzukulağı (~10 kuruş), 2 muz (1.5 lira), 1 kiwi (75 kuruş), yarım limon (25 kuruş), 2 portakal (70 kuruş) 2 hurma (işte bunun fiyatını bilmiyorum) ve 1 tatlı kaşığı hemp seed ( 50 kuruş) oluyor, Yani bir litreden fazla ve hemen her türlü vitamin ve minerali içeren bir içeceğe kahvaltı için yaklaşık 4 lira veriyorum.
Ara: Gün içinde ara öğünlerde bir kavun artı bir kilo kadar kayısı/üzüm/nektarin yiyorum. Bunun da ortalama maliyeti 6-8 lira.
Öğlen: Balkan lokantasından aldığım bir porsiyon mantarlı salataya (3.5 lira) evde Chimera’nın karışık yeşilliğinden ¼ paket (~1 lira) ve domates (50 kuruş) ekliyorum. Öğle yemekleri de ortalamada 5 liraya maloluyor
Akşam: Eğer arkadaşlarımla dışarıda buluştuysam peynirsiz Akdeniz salata yiyorum (~10 lira), evdeysem bazen öğlenin aynısını (5 lira), bazen de sadece meyva bir kase fındık ya da badem yiyorum ki bu da yaklaşık 5-6 lira tutuyor.
Bu aralar ortalama bir günün maliyeti 20-23 lira oluyormuş. Şu anda İstanbul’daki birçok cafe ve restoranda bir porsiyon makarna fiyatından daha az. Yediklerimin makarnadan çok daha besleyici olduğunu söylememe gerek bile yok sanırım?
Bir süre sonra, özellikle de kış sebzeleri çıkmaya başladıkça bu maliyet daha da azalacak. Ayrıca hala umutluyum, dışarıdan salata almak yerine gün gelip evde kendi salatamı yapacağım. Maliyeti belki çok azaltmayacak ama en azından aldığım besin miktarı artacak.

No comments:

Post a Comment